2019 epeyce zor geçen bir yıl oldu, ne ticaret savaşı eksik kaldı ne sıcak savaşı ne de polemiği.
Koşullar baş döndürücü bir hızda değişiyordu ki bu çok daha zordu. Saat farkından sebep durum çok daha yorucu hale geliyordu. Zira Trump, şu küçük mavi kuşu çok seviyor, sabah uyanır uyanmaz başlıyordu “cik cik cik…”. Atılan her twit açık bulunan piyasanın saatine göre bir fiyatlama yaratıyor, biz fanilerin kafası karışırken algoritmalar efsane yazıyordu. Gelen gideni aratmasın diye başlarız ya her yeni yıla, 2020’ye girerken de böyle dileklerimiz vardı. Hatta öyle ki, sosyal medyada gördüğüm çeşitli paylaşımlar sadece benim bu duyguda olmadığımı teyit eder nitelikteydi. Bir tanesinde “2020’nin gelişini değil, 2019’un bitişini kutlayacağım.” yazıyordu hatta.
2019 epeyce zor geçen bir yıl oldu. Ne ticaret savaşı eksik kaldı ne sıcak savaşı ne de polemiği. Hep tetikte kalınması gereken, değişen koşullara hızlıca adapte olunması gereken bir yıldı. Koşullar baş döndürücü bir hızda değişiyordu ki bu çok daha zordu. Saat farkından sebep durum çok daha yorucu hale geliyordu. Zira Trump, şu küçük mavi kuşu çok seviyor, sabah uyanır uyanmaz başlıyordu “cik cik cik…”. Atılan her twit açık bulunan piyasanın saatine göre bir fiyatlama yaratıyor, biz fanilerin kafası karışırken algoritmalar efsane yazıyordu.
ABD-Çin arasındaki ticaret savaşından, sınırlarımızda yürütülen operasyonlara, Brexit’inden, Arjantin’deki darbeye kadar nelerle uğraştık. Bir gözümüz kurun üstünde, diğeri faizlerde, bütün ülke ekonomist oldu. Sokakta top oynayan 10 yaşındaki çocuk, swap anlatacak noktaya geldi.
2020 yılı daha üçüncü gününden “hadi bakalım hayırlısı” dedirtti. ABD’nin İranlı komutan Kasım Süleymani’yi öldürmesiyle birlikte toz dumana karıştı.
Dünyada risk algısının yükselmesi, yatırımcıların risksiz yatırım araçlarına yönelmeleri fiyatlama ve yatırım motivasyonunu ciddi anlamda etkiledi. Altın fiyatlarında yaşanan sert yükselişin temelinde yatan neden bu. Petrol fiyatlarında yaşanan sert yükseliş de Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Yükselişin devam edeceği ve petrol fiyatlarının 70-80 USD aralığına oturabileceği yönündeki tahminler, Türkiye’nin 2020 yılı için koyduğu makro ekonomik hedefleri gerçekleştirmesini zorlaştırabilir. Burada en dikkat çekici iki gösterge enflasyon ve cari açık olacaktır. Yüksek seyreden petrol fiyatları ister istemez enflasyon üzerinde bir baskı yaratacaktır. Diğer taraftan enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin petrol ithalatı için ödeyeceği paranın artması cari açık tarafında büyümeye neden olacaktır.
Son günlerde yaşanan gelişmelerin en çok TCMB’nin canını sıktığını tahmin etmek zor olmaz. Dört toplantıda 12 puan faiz indiren TCMB, son yıllarda sekiz olan toplantı sayısını, 2020 yılı için tekrar 12’ye çıkarttı. 16 Ocak’ta yapılacak ilk toplantıda neler yapılacağı konusu piyasa profesyonelleri arasında tartışılırken şu günlerde tartışmaya bir de en babasından jeopolitik risk girdi.
Uzmanların büyük bir bölümü TCMB’nin faiz indirimini son dört toplantıda önden yüklediğini, zaten 2020 yılının ilk çeyreğinde, hatta ilk yarısında, enflasyonun çift hanelerde seyredeceğini bu nedenle TCMB’ye faiz indirimi konusunda pek de alan kalmadığını, biraz soluklanmanın daha doğru olacağını düşünüyorlar. Ama bu görüş daha çok olması gerekeni anlatırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tek haneli faiz vurgusunun devam etmesinin büyük adımlar olmasa da bebek adımları ile faiz indirimlerinin devam edebileceği olasılığını masanın üzerinde tutuyor.
Elbette 16 Ocak tarihine kadar daha çok zaman var. Dünya siyasetindeki gelişmeler TCMB’nin kararında etken olacaktır. Ancak ABD-İran arasında yaşanan gerginlik bu seviyede devam ederse TCMB’nin 16 Ocak’ta yapılacak PPK toplantısında pas geçmesi, bir başka ifade ile faizleri %12’de bırakması sürpriz olmayacaktır.
TCMB’den gelen faiz indirimleri sonrasında bankacılık sisteminde hem mevduat hem kredi faizlerinde hızlı gerilemeler yaşandı. Özellikle ekonomik aktivite için son derece kritik öneme sahip olan konut ve otomotiv sektörüne yönelik başta kamu bankaları olmak üzere atılan adımların da olumlu sonuçlar vermeye başladığı istatistiklerde görülüyor. Özel bankaların da kredi verme konusunda iştahlarının yeniden artmaya başlaması, eğer makro ekonomik görünüm ile de desteklenirse hem kredi faiz oranları açısından hem de kredi talebi açısından daha iyi günler görmemek için bir neden yok. Sadece biz acele etmeden işimizi yapalım. Dünya da bir rahat dursun…
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.