Türkiye’de ekonomik dengeler bozulduğunda; yatırımcıların yatırım arayışları hızlanır ve farklılaşmaya başlar.
İçindekiler
Son yıllarda olduğu gibi yatırımcı risksiz getiride bile negatif reel getiriye mecbur bırakılır, sıfır reel getiriye razı olmak zorunda kalır ya da bulduğu reel getiri yatırımcıyı tatmin etmezse, arayışlar daha da hızlanır. Bu arayış; yatırımcıları bazen borsaya, bazen altına, yeni dönemde de kripto varlıklara yönlendiriyor.
Finansal piyasalar dışında da arayışlar her zaman canlıdır ve bu çok doğaldır. Yatırımcı getirisini maksimize etmek ve bunu yaparken de minimum risk almak ister. Yukarıda anlatmaya çalıştığım durumlarda canlı olan iklim, bir anda capcanlı statüsüne yükselir. Bu arayışların hızlandığı dönemlerde Türk yatırımcısının ilk yönelimi; konut ve otomotiv sektörüne olur. İnsanlar hem ihtiyaçları olduğu için hem de servetlerini korumak ve üzerine bir de para kazanma beklentisi ile bu sektörlere yönelirler.
Ekonomide işlerin yavaşladığı bu dönemlerde de hükümetten ilk destek bu iki sektöre gelir çünkü konut ve otomotiv sektörü ekonominin lokomotifidir. Talep artsın diye faizler indirilir, bazen devlet teşvikler düzenler, kendi alacağı verginin bir kısmından vazgeçer. Yeter ki vatandaş araç alsın, ev alsın, üretim devam etsin, işsizlik artmasın, ekonomi büyüsün... Zaman zaman denenen bu formülün vatandaşa yararının olduğuna pek şahit olmadım.
Türkiye’de genel kural şudur; ne zaman faizler indirilir, o zaman fiyatlar yükselir. Yine de faizlerin inmesinin ekonomik aktivitede bir canlılık yarattığı da bir gerçek.
Dengeli seyreden bir ekonomide insanlar yatırım amaçlı değil, ihtiyaçlarını karşılamak üzere ev veya araba alırlar. Hatırlayacaksınız pandeminin kendisini ilk hissettirdiği dönemlerde insanlar toplu taşıma kullanmaktan korkunca, herkes kendisine ekonomik gücü çerçevesinde bir araba almaya çalıştı ve özellikle o dönemde ikinci el araba satışları patladı. Yine o dönemde kiralık araç fiyatlarının bile bir anda 2-3 katına çıktığını gördük. Sonrasında yaşanan çip krizi ile başlayan tedarik zincirindeki kırılma ve döviz kurlarında sert hareketlerin yaşandığı günlerde, ikinci el otomobil yatırım aracı oldu. İnsanlar ikinci el araba aldılar, kullandılar ve bir süre sonra aldıklarından daha yüksek bir fiyata sattılar.
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre Türkiye’de 2021 yılının ilk sekiz aylık döneminde 391,000 binek araç satıldı. Bugün Türkiye’de aile tipi, dört kapılı, sedan bir araba almaya kalkarsanız, göreceksiniz ki fiyatlar yaklaşık 200,000 TL’den başlıyor. O kadar birikiminiz yoksa ve kredi kullanacaksanız bu maliyet daha da yükseliyor. HangiKredi’de taşıt kredisi oranlarını çok daha detaylı bulabilirsiniz ama bugünlerde araç kredi faizi %1,50 düzeyinde seyrediyor. Sıfır araç için kullanacağınız 100,000 TL kredi için 36 ay vadede, aylık 3,850 TL kredi ödemeniz gerekiyor. Bir başka ifade ile 100,000 TL kredi kullanıp vade sonunda toplam 140,000 TL ödemiş oluyorsunuz.
Türkiye’de ortalama maaşın 5,000 TL’nin altında olduğunu hesaba katacak olursanız, üniversiteden yeni mezun bir gencin ya da yeni evlenmiş iki gencin tasarruf yaparak kendilerine sıfır bir araç alma hayalleri her gün biraz daha zorlaşıyor.
Doğal olarak insanlar bir maya tutturmak için ikinci el araba almaya yöneliyorlar. Bu bir ihtiyacın karşılanmasına, kabul etmeyenler olsa da toplumda bir statü sahibi olunmasına yardımcı oluyor. Ayrıca ikinci el araçlar, bir sonraki araba satın alımı için de ilk adım olarak görülüyor.
Mert Yılmaz'a ait diğer yazıları okumak için;
Yorum Yazın
Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.