hangikredi.com

2022'de Bizi Neler Bekliyor?

Mert Yılmaz

Yayımlama Tarihi: 6.01.2022 Güncelleme Tarihi: 2.04.2023

Bir yılı daha geride bıraktık, yeni yılı barış, sağlık, mutluluk, huzur, başarı gibi pek çok dilekle karşıladık.

2022'de Bizi Neler Bekliyor?
Peki bundan sonra ne olacak?

Bugüne kadar yaşadığım tecrübelere dayanarak söyleyebilirim ki, yılın ilk günlerinde insanlık için dilenen bu iyi niyetli temennilerin pek çoğunun bu yıl da gerçekleşmeyeceği yönünde. Önümüzdeki senede bu dileklerin gerçekleşmesi dileğiyle diyerek devam edelim. 

Gündem Ekonomi

Uzun süredir hem dünyanın hem de Türkiye’nin en önemli gündem maddesi ekonomi.
Dünya için pek çok risk mevcut. Benim en önemlisi olarak gördüğüm iki tane riski sizlere anlatmaya çalışacağım. Bunlar:

Koronavirüs konusu elbette bilim insanlarının işi. Son günlerde hızla yayılan Omicron varyantı kaygıları daha da artırmaya başladı. Ancak elimizde aşının olması ve insanların hatırı sayılır bir kısmının aşılanması, bu kaygılı sürecin Koranavirüse göre daha yumuşak geçeceği konusunda bizleri umutlandırıyor. Ekonomi de tekrar bir tam kapanma süreci beklenmiyor. Ancak tedarik zincirindeki kırılmanın devam etmesi ve buna bağlı olarak büyüme üzerinde aşağı yönlü bir risk yaratabileceğini göz ardı edemeyiz.

Makroekonomik açıdan ise sorun yüksek enflasyon. Fakat kime göre neye göre yüksek? ABD’lilerin yükseldiği için panik noktasına geldikleri yıllık enflasyon bizde aylık enflasyon olarak karşımıza çıkıyor. Ama dünyada görünen o ki; yola geçici diye çıkılan enflasyon artık geçici değil. Hatta FED Başkanı Powell’ın ifadesi ile geçici ifadesi emekli edilecek. Dolayısı ile dünyada enflasyon yükseliyor ve bu eğilim en azından bir süre daha devam edecek. Bu durum doğal olarak merkez bankalarını para politikasını sıkılaştırma konusunda eyleme geçirdi. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler merkez bankaları faizini artırarak para politikalarını sıkılaştırdı. Hatta sıkılaştırmaya da devam ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası hariç. Bu süreçte para politikasını gevşeten tek ülke Türkiye oldu. 

FED’den gelen ilk adım Varlık Alım Programı’nda azalttım “Tapering” oldu. Bu adım piyasalar açısından hiç de sürpriz olmadı. Çünkü aylar öncesinden başlatılan sözlü yönlendirme herkesi bu sürece hazırladı. Piyasaya aylık 120 milyar USD veren FED, bu tutarı Kasım ve Aralık aylarında 15’er milyar USD azaltarak 2021 yılını 90 milyar USD’a indirerek tamamladı. İlginç olan şu; FED gibi güçlü ve iletişimi kuvvetli bir merkez bankası bile 2022 yılına ilişkin bir yol haritası vermemişti. Buna gerekçe olarak da Koronavirüs ve enflasyon belirsizliğini göstermişti. Piyasaların temel senaryosu ise 2022 yılında da aylık 15 milyar USD azalttımların süreceği ve yılın ilk yarısının sonunda programın sonlanacağı yönünde idi. Ancak FED’den gelen mesajlar 2022 yılındaki aylık azaltım miktarının büyüyebileceğini ve yılın ilk üç-dört aylık döneminde varlık alım programının sonlanabileceğine işaret ediyor. Bunun ardından da bugün itibari ile yılın geri kalan bölümünde iki faiz artışının olacağı hatta bu sayının üçe çıkabileceği piyasada dillendirilmeye başlandı.  

Yukarıda anlatmaya çalıştığım konu tüm gelişmekte olan ülkeler için yeni ve zorlu bir dönemin geldiğini gösteriyor. Dışarıdan gelen bu dalgaya karşı koruma kalkanını yükseltmek yerine zaten çok da güçlü olmayan koruma kalkanını indirmenin Türkiye’ye birtakım maliyetleri olacak. Bunların ilk işaretleri de yüksek döviz kuru ve enflasyon olarak karşımıza çıkmaya başladı bile.

Son altı ayda faiz indiren tek merkez bankası TCMB bir ilke daha imza attı. Politika faizini indirirken piyasa faizini yükseltmeyi başardı. TCMB’nin Eylül ayında başladığı faiz indirim döngüsü faiz oranlarını Aralık ayında yapılacak olan yılın son PPK toplantısı öncesinde toplamda dört yüz baz puanlık faiz indirimi ile %15 seviyesine kadar taşıdı. Türkiye bir kez daha “Düşük faiz-Yüksek kur” politikasını deniyor. Benim de doğru bulduğum politika bu. Ancak bu politikanın uygulanabilmesi ve başarıya ulaşabilmesi için bazı şartlar var. Bunları sağlamadan bir kez daha model değiştirmeye kalkarsanız sonuç hiç de istediğiniz gibi olmaz. Bu şartlardan bir tanesi, gerçek bir fiyat istikrarı yani düşük enflasyon. Diğeri de üretim modelindeki ithalata bağımlılığı minimize etmek. 

İçinde bulunduğumuz günlerde tedarik zincirindeki kırılmanın etkisi ile başta enerji ve emtia olmak üzere fiyatlar ciddi oranda yükseldi. İçeride döviz kurları da hızla yukarı gidince maliyetler çarpan etkisi ile arttı.
Son günlerde sıkça duyduğumuz cümlelerden bir tanesi de “Dünyada enflasyon yükseliyor, dolayısıyla Türkiye’de de yükseliyor.” Cümlenin ilk bölümü doğru ama ikinci bölümüne katılmam mümkün değil. Dünya enflasyonu son bir senede hatırladı. Türkiye son beş yıldır çift haneli enflasyon ile yaşıyor.

Erken başlanan ve büyük adımlar atılarak yönetilen faiz indirim süreci döviz kurlarında hızlı ve endişe verici bir yükselişe neden oldu. TL’nin dolara karşı değer kaybı bu yazıyı kaleme aldığım günde %80 düzeyinde idi. Süreç öyle bir noktaya geldi ki TCMB yedi yıl sonra döviz piyasasına direkt müdahale etti. Buraya bir küçük not düşmek isterim. Döviz piyasasına direkt müdahale eden TCMB’nin hala net rezervi eksik. Dolayısı ile bu yöntemin başarıya ulaşması mümkün değil. Zaten bu yöntem sürdürülebilir bir yöntem de değil. 

Türkiye ekonomisi için en tehlikeli şey enflasyon beklentilerinde yaşanan bozulmadır. Kurda yaşanan yükseliş ve buna bağlı olarak kur geçişkenliğinin enflasyon üzerinde yarattığı baskı sonucu 2022 yılının ilk çeyreğinde TÜFE’nin %30 seviyesini test edeceği hatta geçeceği herkesin ortak görüşü. Kasım 2021 dönemi itibari ile gerçekleşen enflasyonun (TÜFE) %21,31 olduğu ekonomide faiz %15 olunca yatırımcı TL’den kaçıyor. Bugün eksi 6,5 puan yatırımcı aleyhine olan farkın kısa süre içinde eksi 15 puana yükselmesi öngörülüyor. Eksi 6,5 puan bile Türkiye için rekor negatif faiz. Bu da yatırımcıları döviz, altın, hisse senedi, kripto varlık gibi diğer finansal enstrümanlara yönlenmesine zemin hazırlıyor. Yatırımcı getiri arıyor. Hatta yatırımcı reel getiriden de vazgeçti, tasarrufunu enflasyona karşı korumaya çalışıyor. 
Türkiye çok da uzun olmayan bir sürede aynı filmi üçüncü kez izliyor ve ilginç olan farklı sonuç bekliyor. 

2022 yılı Türkiye için hiç de kolay bir yıl olmayacak. Başta FED olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankaları zaten bu sürecin tüm gelişmekte olan ülkeler için zorlaşmasını sağlayacak. Ama bu zor süreç Türkiye için daha da zor geçecek. Türkiye açısından acilen kaybolan öngörülebilirliğin sağlanması şart. Ama bilinen iki gerçek var. Türkiye ekonomisi 2022 yılından bu yıla çok daha düşük oranda büyüyecek. Tahminler %3,0-3,5 civarında yoğunlaşıyor. Enflasyonda ise ciddi bir düşüş öngörülmüyor.
İlk yapılması gereken kaybolan yatırımcı güveninin yeniden kazanılması olmalıdır. Ancak bunun bu sefer çok kolay olmayacağını da bilmeliyiz. Kısa vadede TL’yi cazip kılınmalı, orta ve uzun vadede ise mutlaka enflasyonu düşürmeliyiz. Bu kadar yüksek enflasyon ile sorunlarımızı yapısal olarak çözmemiz mümkün değil.

Tüm okurlara tüm dileklerinin hayata geçtiği bir yeni yıl diliyorum. 
Sevgi ve selamlarımla

Mert Yılmaz

Mert Yılmaz'a ait diğer yazıları okumak için;

close icon

Yazar Hakkında

yazar
Mert Yılmaz

1972 doğumlu olan Mert Yılmaz, 25 yılı aşkın süredir sermaye piyasalarında görev yapmaktadır. Araştırma bölümü ile başladığı sektörde 2006 yılında pazarlama - satış tarafına geçmiştir.

Devamını Oku

Bu makale size ne kadar faydalı oldu?

0 Oy

-

0 Puan

Oy verdiğiniz için teşekkür ederiz. 😊

Yorum Yazın

yorum yaz

Konuyla ilgili sormak ya da eklemek istedikleriniz için yorum bırakabilirsiniz.

Yorum Yapılmamış

Son Eklenen İçerikler

  • Tarım Sigortası Nedir? Ne İşe Yarar? 19.11.2024

    Tarım Sigortası Nedir? Ne İşe Yarar?

  • Reeskont Kredisi Nedir? Nereden Alınır? 13.11.2024

    Reeskont Kredisi Nedir? Nereden Alınır?

  • Ertelenmiş Vergi Nedir?

    Ertelenmiş Vergi Nedir?

  • Vergi Muafiyeti Nedir? Kimler Yararlanabilir?

    Vergi Muafiyeti Nedir? Kimler Yararlanabilir?